Kader açısından her ne kadar kendi fiillerim sonucu olsa da cehenneme gideceğimi bile bile yine de benim yaratılmam şefkatli bir Tanrı ile uyuşur mu?


Kader, bir şeyin değerini, özelliklerini ve sınırlarını gösteren ölçüdür. Türkçe' ye de Arapça' dan geçmiştir;  şu kadar, 2 metre kadar deriz, yani ölçü.. Allah kadirdir yani her şeye kader koyan, ölçü koyandır. Kader-Kadar-Kadir....

Allah Teâlâ şöyle buyurur:

Şüphesiz ki biz, her şeyi bir kadere/ölçüye göre yarattık.” (Kamer 54/49)

Bütün hakimiyeti elinde tutan Allah, ne yüce bir bereket kaynağıdır! O, her şeye bir kader/ölçü koyandır. (Mülk 67/1)

Fakat klasik anlayışa göre "Kader";  insanlar yaratılmadan önce Allah tarafından seçimlerimizin sonucunun bilinmesidir. Yani "benim elimdeki ateşle komşunun evini mi yakacağım yoksa bu ateşle koşuma yemek mi pişirip vereceğim bilgisi" daha ben, komşum ve ateş yaratılmadan önce ezelde bilinir. 

Yani Allah ezelden ebede tüm seçimlerimizi biliyorsa ve Allah' ın bilgisinde değişiklik olmazsa, Allah' ın bilgisinde olan tercihlerimi değiştirmem mümkün değildir.

Hepimizin aklına şu sorular geliyor;

Cennete veya Cehenneme gideceğim biliniyor ise şu anda dünya da neyin sınavını veriyorum, ben neden yaratıldım?

Her ne kadar kendi fiillerim sonucu olsa da cehenneme gideceğimi bile bile yine de benim yaratılmam Şefkatli bir Tanrının işi olabilir mi? 

Allah hakkında konuşuyorsak bu konuda bence, sence olmaz, Allah' ı kendini tanıttığı kitaptan, elçisinin bize getirdiği kitaptan tanıyacağız;

İlkokuldan beri  İslamın şartı 5, imanın şartı 6 diye bize ezberletilen maddeler vardır. İmanın şartları hangi ayetten çıkmış bakalım.

Bakara 177' inci ayet

"....Erdemli olmak; Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara ve nebilere inanıp güvenen bir kişi olmaktır. Böyle bir kişi, sevmesine rağmen malını, kendine yakınlığı olanlara, yetimlere, çaresizlere, yolculara ve isteyenlere verir, bir de boyunduruk altındakiler için harcar."

Erdemli olmanın şartları

1-Allah'a iman

2-Ahiret gününe iman

3-Meleklere iman

4-Nebilere iman 

5-Her nebiye verilen kitaba inanmak

6-Malı-Parayı çok sevse bile; ihtiyaç sahipleri için harcamak

Yukarıda kadere imanı göremedik..

Uhud savaşında müslümanların kendilerini yurdundan kovan müşriklere karşı savaşı kaybetmeleri üzerine inen Ali İmran  140 ve 142' inci ayet şu şekildedir;

Siz (Uhud’da) bir yara aldıysanız, karşınızdaki topluluk da (Bedir’de) öyle bir yara almıştı. Böyle günleri, insanlar arasında döndürüp dururuz. Bu, Allah'ın inanıp güvenenleri BİLMESİ ve içinizden kimilerini şahit tutması içindir. Allah yanlış yapanları sevmez.”

"Yoksa siz, Allah içinizden cihad edenleri /elinden geleni yapanları BİLMEDEN, sabredenleri de BİLMEDEN cennete gireceğinizi mi hesap etmiştiniz?

Tevbe suresi 16’ ıncı ayet şu şekildedir;

Yoksa Allah içinizden hem cihad edenleri /elinden geleni yapanları hem de Allah’ı, elçisini ve müminler dışında birini sırdaş edinmeyenleri BİLMEDEN kendi halinize bırakılacağınızı mı sandınız? Allah, yaptığınız her şeyin iç yüzünden haberdardır.

Bu ayetler sadece savaşı kaybeden müslümanlar için değil gelmiş gelecek tüm müslümanlar içindir, ayetin iniş sebebi özel olsa da mesajı/hükmü evrenseldir.

Bakın Ali İmran 142’ inci ayette (olumsuzluk kelimesini geçiyoruz) BİLMEDEN/BİLMEK  kelimesinin Arapçası; يَعْلَمِ/ya’lemi kelimesidir. Bu kelimenin kökü  ع ل م/A-L-M' dir. Arapça' da kelimeler aynı Türkçe’ de ki gibi türedikleri kök ile bağlantılıdır; Tanıdık geldi mi bakalım bu kökten türeyen kelimelere; alim (bilgin), ilim vs. Bir çok meal de bu ayette ki bilmek kelimesini kader inancına uymadığı için "ortaya çıkarmak" olarak çevirmişse de doğru mana veren meallerde vardır; kelimenin doğrusu "bilmek" tir, bu kelime Kuran' ın başka hiç bir yerinde ortaya çıkarmak anlamında kullanılmamıştır. Bu ayete Osmanli' nin son zamanlarında yetişen alim ve Türkiye' nin 5' inci Diyanet İşleri Baskani; Ömer Nasuhi Bilmen, İslam dünyasının meşhur tefsirlerinden Kadı Beydavi tefsiri ve daha ismini sayamadığımız mealler bu ayete dogru anlam vererek bilmek/bilmemek manası vermiştir.

Bu konuda kafa karışıklığı yaşamamıza sebepler nelerdir;

Mesela Ankebut suresi 62' inci ayetinin son cümlesi şu şekildedir; "Allah her şeyi bilir" Burada da aynı kelime عَل۪يمٌ/alimun kelimesi gecmekte Ali İmran 140-142. Ayetlerde bu kelimeye “ortaya çıkarmak” anlamını veren çoğu meal bu ayette aynı kelimeye bu sefer doğru anlamı vermektedir (BİLMEK).

Mülk süresi 61 ve 62' inci ayet şu şekildedir;

Bütün hakimiyeti elinde tutan Allah, ne yüce bir bereket kaynağıdır! O, her şeye bir ölçü koyandır. O, hanginiz daha güzel iş yapacak diye sizi yıpratıcı bir imtihandan geçirmek için ölümü ve hayatı yaratandır. O, daima üstün olan ve çokça bağışlayandır.”

Bakara 155' inci ayet şu şekildedir;

Sizi mutlaka bir şeyle; korku, açlık, can, mal ve ürün noksanlığı ile yıpratıcı bir imtihandan geçireceğiz. Sen sabredenlere /duruşunu bozmayanlara müjde ver"

Taha Suresi 44' üncü ayet şu şekildedir; (Allah, Musa Nebiye’ ya Firavuna nasıl tebliğ edeceğini belirtiyor)

Ona (Firavuna) yumuşak bir dille hitap edin. BELKİ aklını başına alır veya çekinir"

Firavunun özgür iradesi sonucu yapacağı tercihi daha Firavun yaratılmadan bilen Tanrı "Belki" der mi?

Yukarıda ki ayetlerde göreceğimiz üzere; bu dünyada olmamızın amacı; varlıkla, yoklukla, dertlerle, mal ve mülk ile imtihan sonucunda kim güzel işlem yapacak, kim sabredecek ve duruşunu bozmayacak bunun Allah tarafından bilinmesidir.

Peki Ankebut suresi 62. Ayette ve daha bir çok ayette "Allah her şeyi bilir, " şeklinde ayetler var, Bu Allah’ ın ileride yapacağımız tercihlerin sonucunu bildiği anlamına gelmez mi?

 Allah her şeyi bilir peki ama "şey" ne?

Şey kelimesi Arapça' dan Türkçe' ye geçmiştir. Şey; varlık ile ilgili bir durumdur, varolan şeylere şey denir =) yok olanlara şey denmez. Şüphesiz ki Allah her mevcut olanı/var olanı, “Şey” halini alanı bilir. Fakat adı, kendisi, tasarısı ve soyut düşünce planında bile olmayanı bilmez, çünkü bilginin konusu olabilecek bir tarafı yoktur. Bu yüzden olmayanı bilmemek cehalet değildir eksiklik değildir, Rabbimiz her türlü eksiklikten uzaktır, varolmayan bir bilgiyi bilmemek olmaz. Mesela;  yokluk yok edilemez zaten yok nasıl yok olacak, aynı durum zaten yok ne bilinecek?

Asıl tuhaf ve tutarsız olan, olmayanı bilme iddiasıdır. Allah’ın kitabında “Allah olmayanları da bilir” şeklinde bir mantıksızlık yoktur.  Kur’an’da yer alan “Allah her şeyi bilir” ifadelerinin öncesi ve sonrası dikkatlice incelendiğinde görülecektir ki, ilahi bilgi sürekli “var olana, şey’e” ilişkindir. Yüce Allah Kur’an’da kendisine de “şey/varlık” demektedir.

 “Allâh ile beraber başka bir tanrıya yalvarma. O’ndan başka tanrı yoktur. Her şey yok olacaktır, O’nun yüzü (zatı)ndan başka. Hüküm O’nundur ve O’na döndürüleceksiniz.” (Kasas, 88)

Daha düşünce planında bir ortaya çıkmamış varlık alemine adım atmamış daha doğrusu daha "şey" olmamış, yokluk dünyasına ait şeylere "şey" denmeyeceği için bunları bilmemek de eksiklik değildir.

Diğer bir itiraz şu olabilir madem insanların gelecekteki seçimleri daha şey  aşamasına gelmediğinden bilinmiyor, peki kıyametteki senaryolar ( yıldızların döküleceği, yerlerin pamuk gibi atılacağı, denizlerin kaynayacağı) nasıl Kuran' da yer alıyor?

Allah' ın planlarını engelleyecek hiçbir güç bulunmadığından ve kıyamette yaşanacaklar Allah' ın planının bir parçası olduğundan bunlar yaşanacaktır, burada şey aşamasına gelmediği için henüz bilinmesi söz konusu olmayan insanların seçimleridir ama kıyamet Allah’ ın plan aşamasında mevcuttur ve bunu engelleyecek hiçbir güç yoktur.

Kur’an’dan anladığımız kadarı ile Yüce Allah’ın varlıklara dair bilgisi ikiye ayrılmaktadır:

a) Planlayıp  “ol “ emrini verdiği ve imtihana tabi olmayan varlıklara dair bilgi,

 

b) Seçim hakkı tanıyıp imtihana tabi tuttuğu varlıklara ilişkin bilgi

 

Bir diğer itiraz konusu da "kalu bela" denen ruhlar alemi olduğuna inanılan Kuran ile ilgisi olmayan bir alemdir.

Araf suresi 172' inci ayet şu şekildedir;

"Rabbin Âdemoğullarından, onların sırtlarından nesillerini alıp, onları kendilerini bağlayacak şekilde “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye şahit tuttuğunda, onlar “Elbette Rabbimizsin! Biz buna şahit olduk!” derler. Yoksa kıyamet /mezardan kalkış günü, “Biz bunun farkında değildik.” derdiniz."

Allah, içsel olarak onlara: ‘elestu bi Rabbikum = ben sizin Rabbiniz /sahibiniz değil miyim’ diye sorar, onlar da içten tam bir kararlılıkla  “bela = elbette Rabbimizsin!” 

Görüleceği üzere "Kalu bela" -"elbette dedi" demektir ayrı bir ruhlar alemi değil, söz konusu ayet insanın fıtrat olarak Tanrı' yı bildiğini gösterir dünyaya bebek iken değil 30 yaşında topraktan çıkıp gelseydik ilk sözümüz “ ben neden buradayım, beni buraya göndereni bulmalıyım” olacaktı, çünkü Allah bizi kendisini bilecek, anlayacak kabul edecek yapıda yarattığından bahsediyor ama Allah her şeyi versin ama emir versin istenmediğinden Allah’ i inkar ettiklerini söyleyenler elbet olacaktır. Herkes Allah’ a inanır sadece bu inancın üzerini örtüp yalan söylerler. Bir Amerikan atasözünün dediği gibi “savaş siperinde ateist bulamazsınız” arkadaşların yanında iken Tanrı’ ya inanmadığını söylemek havalı olabilir ama gece yorganın altında cenin pozisyonunda ağlarken veya kızınız yoğun bakımda iken artık gerçekleri kendinize itiraf edersiniz.

Zira aşağıda ki ayete baktığımızda; Allah, insanın ana rahmine düşmeden önce daha zikre yani bilinmeye, hatırlanmaya, dile getirilmeye konu olmayan bir varlık olduğunu söyler, İnsan hakkında önceden daha bir bilgi bile yoktur. Eğer ruhlar alemi olsaydı aşağıdaki ayet doğru olmazdı çünkü dünyayı gelmeyi bekleyen bebeklerin ruhları bir yerde bekliyor olacaktı. Bunu ilk insan Adem olarak da anlasanız aynı şeydir.

İnsan suresinin ilk 3 ayeti şu şekildedir;

İnsan, hakkında bilgi olan bir şey değilken, o zamanın bir bölümü geçmişti. Biz insanı, çok bileşenli bir sudan yarattık. Onu yıpratıcı bir imtihandan geçireceğiz. Bu yüzden onu dinleyen ve gören bir varlık haline getirdik. Biz ona yolu gösterdik; artık o, ister şükreden / görevlerini yerine getiren, isterse kafirlik edip duran /nankörlük eden biri olur.”

Şunu da not olarak belirteyim, eğer Allah seçimlerimizin sonucunun ezelde bilindiğini belirtse idi yine bir sorunumuz olmazdı madem yaratıcı buna rağmen beni yarattı işler yapıp bu dünya sınavını geçmeliyim derdim yine

Evet aklıma takılan ayetler var hala mesela Rum suresinde  Allah' ın Romalılar ile Perslerin yapacağı savaşta Romalıların kazanacağını söylemesi ve bunun 3-9 yıl sonra gerçek çıkması, bu acaba yukarıda yazdıklarımızın tersine bir delil mi yoksa Romalıların galibiyeti Allah' ın planlaması  müdahelesi mi bu hala sorguladığım bir konudur, bu konuda fikirlerinizi paylaşabilirsiniz 

Buraya kadar sabırla okuduğunuz için teşekkür ederim.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kurana Göre Kadınları Dövecek Miyiz Yoksa Tavlayacak Mıyız

Oruç ile İlgili Doğru Bildiğimiz Yanlışlar