İslam Öncesi Türk Dininde ve Cahiliye Arap Dininde Tanrı' ya Bakış Ne Kadar Benzer/Farklıydı?
Eski Türklerin "Tanrıcılık" veya "Tengricilik" olarak adlandırılan inanç sisteminde; Tanrı en yüce semavi tapınma kültüdür. Onun bir adı Gök Tanrı' dır. Her şeyi bilen ve görendir. Kudreti sonsuzdur. Eski ve Ortaçağ yazıtlarında özellikle Tonyukuk, Kül Tigin ve Bilge Kağan abidelerinde Tanrı hakkında verilen bilgilerden yola çıkarak Gök Tanrı' nın başlıca vasıfları şöyle sıralanabilir
1-Tanrı ebedidir. Başlangıcı ve sonu hakkında bilgi olmadığı gibi tasviri de yoktur.
2-Tanrı yalnız devleti, milleti korur, fertlerin işine çok karışmaz.
3-Her şeyi bilen, gören olduğu için herseyini sorumlusu da odur.
4-Yaşam ve ölüm onun elindedir.
5-Kağan' a bilgelik ve kut verendir. (Kut'u yaşam enerjisi gibi düşünebiliriz, çok değerli bir şeydir herkeste olmaz, bugün kullandığımız kut-sal kelimesi buradan gelir)
6-Göktürk yazıtlarında hakanları tahta çıkaran odur.
Nitekim Gök Tanrı, yazılı kaynaklarda (Arap, Moğol, Çin, Türk, Bizans), Türk ve Moğol tanrıları arasında üstünlüğün kendisinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu kaynaklarda yer alan bilgilerin başlıcaları şunlardır;
-"Onlar, din, mezhep bilmezlerdi ama Hakk' a kabulleri vardı. Oğuz tayfası derlerdi" (Hüseyin Nihal ATSIZ/ Osman, Tervaih-i Cedid-i Murat-ı Cihan)
-IV. Papa Innocentius tarafından 1245 yılında görevlendirilen rahip Plano Caprini, Büyük Moğol Devletine yaptığı diplomatik ziyarette birçok bilgi toplamış ve yazdığı kitapta Türklerin ve Moğolların görünen ve görünmeyen herseyi yaratan Tek Tanrı' ya inandıklarını yazmıştır. Aynı Bilgiyi Moğol Hakan Kubilay Han' ın sarayında bulunan Venedikli gezgin Morco Polo' da vermektedir.
-X. yüzyılım ilk çeyreğinde Oğuzlar arasında yaşayan Arap gezgin İbni Fadlan, Oğuzların zorda kaldıklarında başlarını göğe kaldırarak "Bir Tanrı " dediklerini bildirir.
-Büyük Türk tarihçisi Kaşgarlı Mahmut eski Türkleri Duvanü Lügat-it Türk adlı eserinde şu şekilde niteler;
" Yere batası kafirler göğe Tenri derler, Yine bu adamlar büyük bir dağ, büyük bir ağaç görseler, ulu bir şey görünce buna da Tengri derler ve secde ederler"
-N.F. Katanov, Hakas Türkleri üzerinde, Karagaslara yaptığı ziyarette şu tespitlerde bulunur;
" Birisi ava çıktığında Dağ Tanrısı için Kurban keser ve gömleğini yere serilen sırığa bağlar böylece Dağ tanrısı ona daha çok hayvan verir.......Bir kimse balık tutuyorsa, gömleğini nehrin kıyısındaki sırığa bağlar ve onun yanında kutsal ateş yakar, Böylece Su tanrısı ona daha çok balık verir"
Orhun yazıtlarında Gök Tanrı; Türk tanrısı olarak tek tanrı gibi vurgulanmasına rağmen karşısında "Kutsal Yer-Su " bulunmaktadır.
"Yukarıdaki Tanrı ve Kutsal Yer, Sular hakanın talihine yar olmadılar" Bilge Kağan yazıtı Doğu Cephesi...
Orhun Yazıtının 38' inci satırında düşmanın çokluğu karşısında Vezir Tonyukuk onlara şu cevabı verir;
"..Galiba Tanrı Umay, Kutsal Yer-Su bize yardımcı oluverdiler, neden kaçıyoruz?"
Görüldüğü gibi Orhun yazıtlarında bile Gök Tanrı tek tanrı değildir. Tanrı(ça) Umay ve Kutsal Yer-Su bulunmaktadır.
Türklerin hayatına dair önemli bir kazı olan Turfan kazılarında bulunan bir ilahi şöyledir;
"Körügme Kün Tengri " Gören GÜNEŞ tanrı
Sen bizni küzeding Siz bizi gözettin
Körügme Ay tengri Gören AY tanrı
Siz bizni kurtgarıng" Siz bizi kurtarın"
Moğollarda da durum Türklerden pek farklı değildi;
Moğol hükümdarı Cengiz Han fermanlarını "Ebedi Gök Tengri" nin adı ile başlatırdı.
Yukarıdaki yazıların ve gezginlerin ifadelerine baktığımızda İslam öncesi Türkler' in dini inançlarında çelişki var gibi görünüyor; bir yanda tek tanrı kavramı vurgulanırken bir yandan Tanrılar hiyerarşisi görüyoruz.
Aslında durum şudur: Tek Tanrılı Türk Mitoloji sisteminde her şeyin yaratıcı Gök Tanrı, şamanlığın suretle yayılması sonucu arka plana atılmış, şamanist Türklerin belleklerinde Umay, Ülgen, Erlik, Güneş Tanrı, Ay tanrı, Dağ tanrı, Kutsal Yer- Su,Yayık, Ayıısıt gibi tanrı ve tanrıçalar, yeraltı ve yerüstü ruhları gibi varlıklar Tanrının boşalttığı alanı doldurmaya başlamıştır. Tengi kültürü arka plana itilerek şaman kültürünün yerleşmesiyle iyi sema ruhlarına, kötü yer altı ruhlarına, tanrılara ve tanrıçalara saygı duyulmaya, onlardan yardım istenilmeye ve onlara kanlı ve kansız kurbanlar sunulmaya başlanmıştır. Bu dönemden itibaren her şeyin yaratıcısı olan tanrı "deus otious" yani her şeyi yaratıp göklere çekilip çok da bir şeye karışmayan tanrı konumuna getirilerek, Gök Tanrının aktif görevleri; tanrılar ve tanrıçalar ve ruhlar arasında pay edildi. Yine de şamanlar her zaman en üstte olan Göktanrı' nın varlığını kabul ettiler, herşeye muktedir bir Gök Tanrıyı asla reddetmediler (onu daha çok "Kögö Mönke Arazı" ismi ile kabul ettiler) sadece; tabiri caiz ise emekli edildi diyebiliriz yine de Gök Tanrı halkın başları sıkıştığında herzaman olmasa da müracat ettiği güç olmaya devam etmiştir.
Şamanist Türk yaşamında Tanrılar için yapılan ayinleri ve sunulan kurban törenlerini tek bir kişi yönetirdi; Şamanlar... yalnızca Gök tanrı için yapılan ayinlerde Şamanlar ayini yönetmeyi bırakın katılmazdı, bu ayinleri "Aksakallar" yönetirdi ve bu ayine kadınlar ve çocuklar da katılamazdı.
Görüleceği üzere; Kudretli Gök Tanrı şamanist anlayışın yayılması ile dünyadan el etek çekerek tanrılık görevlerini tanrılar, tanrıçalar, ruhlar üstlenmişti ama o her zaman özellikle devlet erkanı tarafından en üstte yer alan ve halk tarafından da kabul gören birincil tanrı idi artık şamanizmin baskın olduğu Göktanrı inancında; Türkler dileklerini, arzularını, Göktanrı' dan değil de şaman aracılığı ile Tanrıça Umay' dan, Ay Tanrı'dan, Güneş Tanrı'dan, Kutsal Yer-su' dan, Tanrı Ülgen' den istiyorlar ve kurbanlarını bunlara sunuyorlardı.
Örneğin bir anne doğum yaptığında yenidoğanı kapıp götürmesin ve anneyi delirtmesin diye bugün hala yaygın inanış olan Albastı ve albasması adı verilen kötücül ruhtan korunmak için anneye kırmızı elbiseler giydirilirdi ve şaman aracılığı ile Tanrıça Umay' dan yenidoğan çocuklarını koruması için istekte bulunurlardı.
Peki İslam öncesi Araplarda durum nasıldı bakalım; Cahiliye adı verilen Muhammed as öncesi Arapların hepsinde Allah inancı vardı. Arapların hepsi Allah' inanırdı, hatta İbrahim ve İsmail peygamber soyundan geldikleri için bunu bir övünç kaynağı sayarlardı, müşrik Araplar dinsiz değil tam tersi çok dindarlardı, (inandıkları çarpık dinin dindarı) mesela Peygamberin babasının adı Abdullah' tı yani Allah'ın kulu. Mekkeliler putlara kendilerini Allaha yaklaştırsın diye ibadet ediyorlardı yoksa putları Allah yerine koymuyorlardı zaten puta değil onun temsil ettiği aracı tanrıya veya ruha kulluk ediyorlardı yoksa onlar da bu putun değersiz taştan yapıldığını biliyorlardı. Allah inancı zaten hepsinde vardı. Kuran' ın hiç bir ayetinde Allah' ın varlığını ispat gibi bir gaye yoktur Kuran; Allah' ın tek tanrı olduğunu ve hükmünde ortağı olmadığını ilan eder.
Örneğin Zümer suresi 3. ayet şu şekildedir;
"..Halis/arı/duru din yalnızca Allah'a aittir. O'nun yanı sıra veliler/evliyalar edinenler: "Onlara, bizi Allah'a daha yakın bir seviyeye yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz." derler.
Ankebut suresi 61' inci ayet şu şekildedir; "Bunlara (müşriklere), “Gökleri ve yeri yaratan, Güneş’i ve Ay’ı hizmete sokan kimdir?” diye sorsan kesinlikle “Allah’tır” derler. Öyleyse nereden o yalana sarılıyorlar?
Yukarıda göreceğiniz üzere Araplar da her şeyin yaratıcısının tek tanrı olduğunu kabul ediyorlardı fakat arzularını, isteklerini ve kurbanlarını kendilerini Tek Tanrı' ya uzak gördükleri için aracı tanrı diyebileceğimiz tanrılara, ruhlara meleklere sunuyorlardı.
İslam öncesi; Şamanist karakterli Gök Tanrı dini ile Cahiliye Arap dini arasında Tanrı' ya bakış açısından pek bir fark yoktu, en yukarıda kudreti sonsuz ama artık insanların işlerine pek karışmayan Tek Tanrı, aşağıda insanların isteklerini sunduğu 2. sınıf tanrı diyebileceğimiz tanrı ve tanrıçalar kümesi
Şamanizm etkisinden önce veya şaman kültüründen arındırılmış Gök Tanrı dini ile Mekke ve Medine' ye ilk yerleşen ve İsmail Peygamberin etkisinin hala devam ettiği Arapların dini arasında da Tanrı anlayışı arasında pek fark yoktu; Kadir-i mutlak ve hükmünde ortağı olmayan Tek Tanrı inanışı hakimdi.
Tarih boyunca ilk insandan beri Tek tanrı ile başlayan yolculuk (Allah' ın / Gök Tanrı' nın gönderdiği arı/duru dinin insanları sömürmesine olanak sağlamadığı bilindiği ve uydurulan dinin en etkili sömürü aracı olması sebebiyle) çok tanrılı sisteme doğru evrilmiştir. Bunun için tanrı tarafından nebiler ve kitaplar gönderilip insanlara Allahın varlığı değil Allah' tan başka tanrı olmadığı hep hatırlatılmıştır ama dediğimiz gibi din en etkili sömürü aracı olduğundan kitleler daima Allah ile aldatılmıştır ve bu günümüzde de devam etmektedir..
Özetle; atalarımız ibadet edeceği zaman veya bir isteği olduğunda başını göğe kaldırmaktan çok ruhlar aleminde-gökyüzünde yolculuk yapması için şamana giderdi ve Araplarda kabilelerinin putuna... Aslında İslam öncesi Zerdüşt olan Kürtlerde ve Perslerde de durum pek farklı değildi; Kudreti sonsuz her şeyin yaratıcısı tek tanrıdan yani Ahura Mazda' dan yine 2. sınıf tanrı, ruh ve iblislerin doldurduğu bir alana...
Kürtler ve Persler hakkında başka bir yazıda yazacağım inşallah
Buraya kadar sabırla okuduğunuz için teşekkür ederim..
Yararlandığım kaynaklar;
Yaşar Çoruhlu... Türk Mitolojisinin Ana Hatları
Merve Köken.... Türk Mitolojisi
Fuzuli Bayat... Türk Şaman Mitolojisinin Teonimleri
Yorumlar
Yorum Gönder