Ateistlerin klasik söylemi "İnanmak istemiyorum bilmek istiyorum" veya "İnanç bu, kanıtı/delili yoktur tartışılmaz ya inanırsın ya inanmazsın bu kadar" ne kadar doğru?

Güzel yurdumun ateistlerinin çokça kullandıkları bir söylem var; "İnanmak istemiyorum, bilmek istiyorum" veya "İnanç bu,  kanıtı/delili yoktur, mantık aranmaz, tartışılmaz ya inanırsın ya inanmazsın bu kadar" bakalım bu söylem ne kadar mantıklı ve tutarlı?

Türk Dil Kurumunun resmi sözlüğünde "delil" şu şekilde açıklanmış; "İnsanı aradığı gerçeğe ulaştırabilecek iz." Kanıt ise şu şekilde açıklanmış; "Bir şeyin doğruluğunu, gerçekliğini kanıtlamaya yarayan belge; burhan, ispat, argüman"

Türk Dil Kurumunun resmi sözlüğünde "bilmek" kelimesinin 14 anlamı verilmiş olup, 2. sıradaki anlamı olarak şu şekildedir; "Bir şeyi anlamak, onun farkına varmak, gerçeğine ermek"

Tüm inançlar dini veya seküler farketmeksizin (kimisi az, kimisi çok, kimisi tatmin edici, kimisi makul, kimisi tatmin edicilikten uzak) delillerle gerekçelendirilir.

Meslektaşlarım belki biraz gülecek bana ama akılda kalsın diye komik bir dille  örnek vermem gerekiyor;

Mesela Maliye Bakanlığında çalışan bir kamu görevlisisiniz ve önünüzde bir inceleme var; akaryakıt sattığını iddia eden bir akaryakıt dağıtıcısını inceliyorsunuz ve  şirketin gerçekten mal satmadığı ama satmış gibi fatura düzenlediği yani sahte belge düzenlediği yönünde şüpheleriniz var ve tespit edilen durumlar şu şekilde;

1-Şirketin sahibi daha önce sahte belge düzenleme suçundan dolayı hapis yatmış (Söz konusu şahıs belki bu işleri bırakmış olabilir, sabıka kaydı olması hala bu işi yaptığı anlamına gelmez)

2-Şirketin,  alıcılara/müşterilerine akaryakıt taşıdığını iddia ettiği  tankerleri,  PTS/MOBESE  kayıtlarında fatura tarihinde akaryakıt alıcısının olduğu şehre girmiş görünmüyor. (PTS/MOBESE kayıtları hatalı olabilir veya akaryakıt taşıyan tankerler Kara Yolları mevzuatına aykırı olarak otoyollardan değil köy yollarından, arazilerden gittiği için MOBESE'  ye yakalanmamış olabilir.)

3-İncelenmekte olan şirketin fatura düzenlediği 8 farklı akaryakıt alıcısı/müşterisi, akaryakıt faturasının düzenlendiği gün incelenmekte olan şirkete akaryakıt bedelini (gayet normal olarak) EFT/Havale yapıyor ama para şirketin hesabına yattıktan sonra 5 dakika içerisinde aynı miktar para şirketin sahibinin özel banka hesabından, şirkete EFT/Havale yapan 8 farklı müşterinin asgari ücretli çalışanının banka hesabına  havale yapılıyor. (Patronun, müşterilerin işçilerine şahsi borcu olabilir veya yeğeni yanlışlıkla internet bankacılığından bu havale/EFT işlemini yapmış olabilir.)

4-Şirket sahibinin bir dost meclisinde mal göndermediği halde sahte belge düzenlediğini ballandıra ballandıra anlattığı ses kaydı da olan bir video elinize geçti. (Söz konusu video montaj olabilir, söz konusu videonun montaj olmadığına ilişkin hazırlattığınız rapor görevli tarafından karıştırılmış ve size video montaj olmadığı halde " video montajdır" diye rapor gelmiş olabilir.)

Şimdi şu verilere dayanarak baktığımızda; bir sorgulama sürecinin sonunda şirketin aslında akaryakıt satmadığına, akaryakıt satmış gibi sahte belge düzenlediğine inanıyoruz ve kanaat getiriyoruz, peki delilsiz mi inanıyoruz?

Biz şirket yetkililerini sahte belge düzenlerken görmedik, bilimsel olarak gözlem yapmadık; kendi içimizde sorgulama yaptık ve 4 tespitin şirketin sahte belge düzenlediğine delil oluşturduğuna ve şirketin sahte belge düzenlediğine inandık ve kanaat getirdik, makul olanın bu olduğuna karar verdik, halbuki delil saydığımız 4 veriye dayanarak mükellefin sahte belge düzenleyicisi olmadığına da inanabilirdik veya bir başkası bu 4 veriye baktığında parantez içerisinde yazılan hususları makul bulup şirketin sahte belge düzenlemediğine inanıp kanaat getirebilirdi.

Bilginin kendisi de bir inanç türüdür, bilgi doğru olma özelliğine sahip gerekçelenmiş bir inançtır. 

Hiçbir felsefi iddia bilimsel yöntemlerle ispatlanamaz. Dünyam dediğiniz her şeyin, bu okuduğunuz yazının, eşinizin, arkadaşlarınızın, ilkokul öğretmeninizin, tüm hayatınızın aslında rüyanız olmadığını, bizim de rüyanızdaki karakterler olmadığımızı ya da bir bilgisayar simülasyonunda olmadığınızı bize bilimsel olarak ispatlayabilir misiniz? 

Neden bu hayatın gerçek olduğuna inanıyorsunuz? Bu bilimsel olarak bunu ispatlayamıyorsunuz?

Hayatın kendisi, yediğiniz elmanın, en yakın dostunuzun, köpeğinizin varlığı zaten bir inanç.

Kankanizin uzaylılar tarafından dünyayı işgal etmek için bilgi toplamak gönderilen ve insan kılığına girmiş, insan biyolojisini taklit etmiş uzaylı olmadığını bilimsel olarak ispatlayabilir misiniz? Peki neden onun gerçek insan olduguna inanıyorsunuz? Çünkü makul gerekceleriniz var. Mesela; gerçekten uzaylı olsa herhalde her gün dışarı çıkıp bilgi toplaması gerekirdi veya size insanların genel alışkanlıkları ve eğilimleri hakkında garip sorular sorması gerekirdi.

Bir kafeye oturduğunuzda size çay getiren garsonun çayın içerisine kokusu ve tadı anlaşılmayacak şekilde zehir katmadığını nerden biliyorsunuz veya neden inanıyorsunuz? Çay geldiğinde deney çubuklarını çıkarıp test mi ediyorsunuz yoksa garson ile aranızda husumet bulunmadığı için sizi zehirlemesinin makul olmadığını düşünüp  bunu zehir olmadığına ilişkin delil kabul edip bu yüzden zehir katmadığına inanıp içiyor musunuz çayı? Diyelim çay geldi deney çubuklarını ve tüplerini çıkardınız zehirli mi diye test ediyorsunuz, peki eldeki deney malzemelerinin bozuk olmadığını nerden biliyorsunuz ve neden inanıyorsunuz? Bu deney malzemelerini kısa süre önce test ettiniz mi yoksa deney malzemeleriniz yeni olduğu için, kendinden beklenen fonksiyonu yerine getirecek şekilde çalıştığına mı inanıyorsunuz?

İşte biz müslümanlarin; Allah' a inanıp güvenmemizi gerekcelendiren çok sayida delillerimiz var.

Özetle; Ateist arkadaşlar için kötü haber; aslında siz hep inanıyorsunuz. İnanmadan bir saniyeniz bile geçmiyor, bu dünyanın aslında yıllardır süren rüyanız olmadığına inanıyorsunuz, anne dediğiniz kişinin insan kılığına girmiş uzaylı ajanlar olmadığına ve gerçek insan olduğuna inanıyorsunuz, akşama kadar yaşayacağınıza inanıp akşam rakı balık planı yapıyorsunuz, 10 yıl daha yaşayacağınıza inanıp ileride rahat yaşamak için yatırım amacıyla gayrimenkul alıyorsunuz, yıllardır gül gibi geçindiğiniz eşinizin omletinize zehir koymadığına inanıp sabah afiyetle yiyorsunuz. 

Aslına siz Allah' a da inanıyorsunuz ve Allah ile kavgalısınız yoksa dünyadaki her kötülüğün suçunu inanmadığınızı iddia ettiğiniz Allah' a "kötülüklere neden müdahale etmiyor" diye atmazdınız.

Buraya kadar sabırla okuduğunuz için teşekkür ederim.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kurana Göre Kadınları Dövecek Miyiz Yoksa Tavlayacak Mıyız

Kader açısından her ne kadar kendi fiillerim sonucu olsa da cehenneme gideceğimi bile bile yine de benim yaratılmam şefkatli bir Tanrı ile uyuşur mu?

Oruç ile İlgili Doğru Bildiğimiz Yanlışlar