Türklük, Kürtlük, Doğa, Evrim Teorisi, Vicdan ve Bilim ile Ahlak Temellendirilebilir mi ? Allah Yoksa Ahlak Yok Mu?
Yazıya başlamadan önce şunu söyleyelim; bir ateist belki bir müslümandan daha ahlaklı olabilir ama ahlakı temellendiremez diğer bir ifadeyle ahlakı/iyiyi/kötüyü/yapılması gerekeni/yapılmaması gerekeni herkesi bağlayacak şekilde gerekçelendiremez ve dayanak noktası bulamaz.
Sadece ateizmden değil; bilimden, evrim
teorisinden, doğadan ahlak çıkmaz ayrıca memleketteki insanların mensup olduğu
Türk, Kürt, Laz, Arap ırklarının geleneklerinden/töresinden de bağlayıcı bir ahlak
çıkmaz.
Konuyu somutlaştıracak bir örnek vermek gerekirse; Hayvan öldürmenin ve etini yemenin canavarlık ve vicdansızlık olduğunu söyleyen vejetaryen bir ateist ile günde 4 tam yumurta ve 3 yumurta beyazı ile 750 gram tavuk göğsü yiyen badici bir ateisti bu konuyu tartışmak üzere bir odaya koyun; 24 saat tartışsalar da konu "bana göre" den öteye gitmeyecektir.
A:Bana göre hayvanları yemek için
öldürmek vicdansızlıktır.
B:Bana göre vicdansızlık değildir, dün bir oturuşta
bütün tavuk yedim ve gece çok rahat uyudum.
Canlı yaşamına son vermek belki en önemli ahlaki konudur.
Örneğin bir ateiste sırf canın istiyor
diye bir canlıyı nefessizlikten boğarak öldürmek, etine demir çengel
geçirmek ve sonra yağda derisini kızartmak ahlaki mi/iyi mi desek hepsi
ahlaksızlık/kötü/yapılmaması gereken bir şey diyecektir; hatta (uçak
türbülansa girene ya da köpek kovalayan kadar) varlığına inanmadığını
iddia ettiği Tanrının insanları cehennemde yakma ile tehdit etmesini
iyi/yapılması gereken/ahlaki/doğru bulmayacaktır ama akşam rakının yanında
balık yemek istediğinde denizde kendi halinde masumca yüzmekte olan bir balığın
damağına çengeli geçirerek, suyun dışında nefessizlikten çırpınarak ölmesini
izleyerek kızgın tavada pişirmeyi pek sorun etmeyecektir. Bir balıkçıya
girdiğinde sereserpe uzanan balıkları gördüğünde bir katliam olmuş, zevk
için/ihtiyaç için canlılar katledilmiş demeyecek, yapacağı yemeğin tarifini
düşünecektir.
Bunu da "ama ihtiyacım var"
diyerek temellendiremez, eğer ihtiyaç halinde yapılan eylemler ahlaki oluyorsa
ihtiyacı olan insanların çalması, yağmalaması ahlaksızlık olmayacaktır.
Bu durumda ateistler genellikle şunu
ileri sürerler; "İnsan hayatı ile hayvan hayatını
karşılaştıramazsın."
Peki insan hayatını hayvan hayatından
önemli kılan nedir? Tanrı devreden çıkarılıp seküler bir gözlükle baktığımızda
insan hayatı diğer hayatlardan daha az ya da daha çok önemli değildir hem
insanlar hem hayvanlar evrimsel süreçte rastgele şuursuz atomların bir araya
gelerek, şuursuz aminoasitlerin rastgele dizilerek proteinleri oluşturması
sonucunda meydana gelen varlıklardır. Yani Tanrı devreden
çıkartıldığında evrimsel süreçte insanın diğer canlılardan farkı yoktur.
İnsanlık onuru, insan değeri ve insanlık denen bir şey yoktur çünkü salyangoz
ile insan evrimsel mekanizmalar sonucu rasgele oluşmuş ara formlardır.
Rasgele oluşan bir canlı hayatta bir amaç için varolmamıştır, kendine hayatta
bir amaç edinebilir; denizleri temiz tutmak, satranç şampiyonu olmak vs ama bu
kendine biçtiği bir misyondur diğer insanları şu veya bu kurallara hareket
etmesi için zorlayamaz çünkü rasgelelikten bir amaç çıkmaz..
Bazıları bu durumda "ama biz daha
akıllı varlıklarız o yüzden hayvan hayatına ihtiyaç halinde son vermemiz hoş
görülebilir" diyebilir, peki daha akıllı olmamızın bizi diğer canlılardan
daha değerli kıldığının delili nedir, neden pençesi daha uzun olan kaplanlar ya
da gözleri daha iyi görebilen şahinler yada sesi güzel olan bülbüller değil de
daha akıllılar daha değerli ve yaşamak için diğerlerini öldürmeye hakları
olsun. Bir file sorsaydık muhtemelen daha güçlü ve büyük canlıların
diğerlerinden değerli olması gerektiğini söyleyecekti ya da yarın bizden daha
akıllı uzaylı yaşam formları tarafından işgal edilirsek daha akıllı oldukları
için ve insan eti ile beslenmek zorunda oldukları için bizi öldürmeleri
yanlış/ahlak dışı/yapılmaması gereken bir durum olmayacaktır.
Ateistler tarafından ileri sürülen başka
bir iddia; "kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi başkasına yapma"
veya " kendine nasıl davranılmasını istiyorsan öyle davran" dır.
Şunu hepimiz yaşamışızdır, okulun zorba çocuğu gelip; "sen bana 2 tane vur ben sana 1 tane vurayım" diye teklif edip bizi darlamıştır veya yarın yolda ki biri sen bana işkence et sonra da ben sana işkence edeyim, veya sen benim için uyuşturucu temin et sonra ben sana temin ederim dese hatta biz de bu teklifi seve seve kabul etsek, bu durumda x kişisi kendisine yapılmasını istediği şeyi başkasına yaptığı için işkenceyi veya uyuşturucu kullanmayı ahlaksız/kötü/yapılmaması gereken bir eylem olarak tanımlamayacak mıyız?
Kimse, kendisinin damağına çengel geçirilmesini ve yağda kızartılmayı istemez ama aynı şeyi akşam sefası için veya acıktığı için bir balığa yapmayı ahlaksızlık olarak görmez nedense...
Ateistlerin bir iddiası da şudur. "Vicdan
denen bir olgu var ve buna göre hareket etmeliyiz". Vicdan dediğimiz kabaca
beynin duygusal bölümüdür, duygulardır yani ve herkeste farklı çalışır mesela x kişisine göre sokak
köpekleri toplanmalı ve uyutulmalı, ve bunu söylerken x' in vicdanı çok rahat ama
İzmirli Firuze Hanım her gün öldürülen tavukların etleriyle köpekleri besliyor
ve tavukların öldürülmesi konusunda vicdanı rahattır ama ona göre köpekleri uyutmak vicdansızlıktır, tavuklar öldürülünce
sızlamayan vicdanı köpekler için sızlıyor ama x' in ki ikisi için de sızlamıyor. İkidi de vicdana göre konuşuyor ve tezat şeyler söylüyor demek ki evrensel bir vicdan yasası
yok.
Veya Ateistler; birbirine aşık, vicdanları rahat ve ikisi de
mutlu iki kardeşin birbiri ile evlenmesine ahlaksızlık/kötü/yapılmaması
gereken bir şey diyemez. Bu durumda da ateistler şunu söyler, "Kardeş
evliliği sakat bireylerin meydana gelmesine sebep olur bu yüzden yanlış" denirse, peki
bir şeyin zararlı olması onu ahlaksız/kötü/yapılmamalı konumuna düşürüyorsa,
sigara içmek, aşırı kilolu olmak, egzersiz yapmamak, alkol almak
gibi zararlı durumlar da ahlaksızlık mıdır veya evlenen kardeşler doğacak
sakat çocuğu önemsemiyorsa "önemli olan aramızdaki aşk" diyorsa, "biz aşkımız için
yaşıyoruz" diyorsa ne olacak veya çift korunuyor ve çocuk yapmıyorlarsa kardeşlerin
evliliği birden ahlaki/doğru/yapılabilir mi olacak?
Örneğin intenette yapacağınız bir aramayla görebilirsiniz; Almanya' nın Saksonya eylatinde Patrick ve Susan adlı iki kardeş evlendiler ve sağlıklı 4 çocukları var, sakat çocuk doğmadığına göre bu durum ahlaki mi oldu? Ateistler kendi çocuklarına kardeş evliliğinin olmamasını gerektiğini neye dayanarak anlatıyorlar? Kendi vicdanlarına göre ise ona göre vicdani olan çocuğun göre vicdani olmayabilir ilerde..
Doğadan da ahlak çıkmaz; bir hususun
doğada olması onu ahlaki/iyi/yapılması gereken bir eylem yapmaz. Örneğin; anne
leyleklerin zayıf yavrularını yuvadan aşağı atması, bölgenin sahibi olmak
isteyen aslanların ölümüne kavgaları, güçlü timsahların kendilerinden daha
küçükleri acıktığında yemesi, bonomo maymunlarında küçük maymunlara tecavüz
olaylarının görülmesi gibi örneklerin doğada olması insanların bu
eylemleri "ama doğa da var" diyerek yapmasını meşru/ahlaki/doğru/iyi
kılmayacaktır.
Bilimden de ahlak çıkmaz; bilim mirası için dedenizi öldür(me)menizi söylemez ama öldürürseniz polisin parmak izinden sizi tespit etmesini sağlar, Nazi doktor subayların yahudi ve çingene çocuklar üzerinde vahşi ölümlerle sonuçlanan bilimsel deneyleri Tıp bilimin ilerlemesini sağlamıştır fakat bu korkunç deneyler ahlaki/iyi/yapılması gereken eylemler midir? Esir kamplarındaki sadece ikiz çocuklar üzerinde yapılan ölümcül deneylerden biri olan "ikizler deneyine" göz atmanızı öneririm.
Şöyle düşünün bilim sonucu ateşi icat
ettiniz bu ateşle komşunuzun evini de yakabilirsiniz, yemek pişirip komşunuza
ikram da edebilirsiniz, ateş tek başına iyi ya da kötü değildir, bilim
sana bu iki seçenekten birini yap demez sadece ateşi nasıl üreteceğini
gösterir, komşunun evini yakmak ya da yemek pişirip ikram etme durumuna ilişkin
verileri sunar daha sonra sen felsefi, dini görüşün, vicdanınla,
çıkarlarınla, eş dost tavsiyesi ile karar verip ya ev yakarsın ya yemek pişirip ikram edersin.
İnsanlığın geçmişi veya mensubu olduğumuz ırkın töreleri de ahlaki temellendiremez; mesela ben Türküm, sevinçlerimi, hüzünlerimi, dertlerimi bu dil ile ifade ettiğim için Türkçe' yi seviyorum ama bu beni Türk töresini/geleneklerini onaylamak zorunda mı bırakır? Her Türk' ün, Türk töresine uymak zorunda olduğunun delili nedir? Zaten töre; Orta Asya' da ki atalarımızın için bugün ki anlamda yazılı olmayan ceza kanunu ve medeni kanunuydu. Töreye aykırı hareket eden cezalandırılırdı. Beylerin toplandığı meclislerde bazı durumlarda töre değiştirilebiliyordu, esas ilkeleri hariç töre değişmez değildi. Biz şu anda ceza kanununu ve medeni kanunu Türk töresinden almak yerine Avrupalılar' dan aldığımıza göre zaten törenin çok da bir yaptırımı kalmamıştır.
Yaşayan Türkler, ölen Türklerin binyıllarca ürettikleri geleneklere/töreye uymak zorunda değiller, ben binlerce yıllık Türk töresinden doğru olduğuna kanaat getirdiğime uyarım, yanlış olduğuna kanaat getirdiğime uymam ama bu beni Türkçülerin hoşuna gitmese de Türk olmaktan çıkarmaz çünkü tercihim dışında Türk olarak doğdum herkes gibi.
Mesela
"bana dokunmayan yılan bin yaşasın" diye iğrenç bir atasözümüz var ve
ben bu sözü reddediyorum, her birey yılana karşı çıkmalı ve zararı kendisine
dokunmasa bile karşı koymalı.. Diğer bir problem elimizde bir Türk törenamesi mi var örneğin;
biri ben Türküm ve haksızlığa karşı koymak benim genetik kodlarımda var
atalarım mazlumlara hep kol kanat germiştir bu yüzden Gazzelileri korumak benim
için çok önemidir derken diğer bir şahıs; Gazze, Arapların davasıdır, ben
Türküm ve bu beni ilgilendirmez diyebiliyor, iki kişide Türklüğe atıfta
bulunuyor ve farklı iki yargıya varıyor çünkü üzerinde tartışabileceğimiz; maddesi belli, çerçevesi belli bir Türklükname yok (zaten Orta Asya' da bile töremiz yazılı değil sözlü idi) veya varsa da ben buna bir Türk olarak uymak zorunda değilim.
Diğer bir örnek; Orta Asya' da iken olan ve belki kırsalda 200 yıl öncesine
kadar uygulanan bir geleneğimiz vardı: Kayınbiraderle Evlilik (Levirat) yani;
dul kadının ölen kocasının kardeşiyle evlenmesidir.
Hatta; Çinliler, Türklerde gördükleri bu
geleneği kayıtlarında ahlaksızlık olarak yaftalamışlardı.
Şimdi 2024 yılında herkes bunu
ahlaksızlık/yapılmaması gereken bir şey/kötü olarak bakar, ve "canım
içinde bulunduğu şartlar onu gerektiriyordu, şimdi buna gerek yok"
der.
Peki elimizde hangi geleneğin hangi gün ve tarihte yürürlükten kalkacağına karar veren bir merci mi var ve geleneğin/törenin tavsiye edilen son ahlaki yürürlük tarihi nasıl belirleniyor?
Son olarak; "En çok kişinin en çok yararı sağlayacağı durumlar ahlakidir" dersek, 4 kişilik bir adada 3 kişinin açlıktan ölmemesi için 1 kişiyi öldürüp yemesi ahlaki olacak mıydı? ya da Koronanın ilk çıktığı zamanda Çin' de ilk görülen kasabalarda bulunan herkesi öldürsek o bölgeye bir bomba atsaydık muhtemelen dünyada milyonlarca insan bu hastalıktan etkilenmeyecekti, bu durumda tüm dünyanın rahat yaşaması için ilk korona hastalarını kitlesel olarak öldürmek ahlaki olabilir miydi? veya biri "benim şahsi çıkarımla toplumun çıkarı çatıştığında ben şahsi çıkarımı öncelerim" dediğinde bunun yanlışlığını/doğruluğunu nasıl ispatlayacaksınız?
Toparlayacak olursak; Tanrı devreden çıkartıldığında ahlak yoktur, kendinizce doğru/iyi/ahlaki olduğuna inandığınız fakat sizin dışınızda kimseyi bağlamayan, uygulamıyor diye kimseyi kınayamayacağınız, ailenizden öğrendiğiniz, bireysel çıkarlarınızı, makamınızı, paranızı hesaba kattığınız, vicdanınıza, duygularınıza, ilkokul öğretmeninizin tavsiyesine göre hareket ettiğiniz kurallarınız veya eylemleriniz vardır.
Ateizmin ahlak konusunda ilkesi, duruşu prensibi yoktur, bir şey ateizme göre iyi/kötü/ahlaki olamaz, bebek öldürmek, bir bebeği sahiplenmek ateizme göre iyi/kötü değildir çünkü ahlak ateizmin ilgi alanına girmez o yüzden ateizm de ahlakın dayanağı olamaz.
Evrim teorisinden ahlak çıkmayacağı konuyu çok uzatacağı için sonraki yazının konusu olsun inşallah.
Buraya kadar sabırla okuduğunuz için teşekkür ederim.
Yorumlar
Yorum Gönder