Allah Köle Edinmeyi İlk Muhatap Kavim Araplardan Çekindiği İçin Mi Yasaklamadı ve Köleliğin Kalkmasını Zamana Bıraktı?
Allah; kız çocuklarının öldürülmesini, nikahsız birlikteliği, kan davalarını
bir anda yasakladı da köle edinmeye gelince ilk muhatap kavim Araplardan
çekindiği için mi süreci yüzyıllara yayarak çözümü Amerikan İnsan Hakları
Bildirisine, Avrupa Birliği Kriterlerine bıraktı?
Enam suresi 114'üncü ayet şu şekildedir;
"Allah
bu kitabı size /مُفَصَّلًاۜ/tüm ayrıntılarıyla açıklanmış olarak/mufassalâ(en)/explained in detail indirmişken
ben ondan başka bir hakem mi arayayım"
Her konuda olduğu gibi
Allah'ın açıklanmış olarak indirdiği kitaptan başka hakem araya koymadan bu
ayrıntılı olarak açıklanmış kitaba bakacağız. Bu kitapta ayetler birbirini
açıklamaktır; biz ise hangi ayetin hangi ayeti açıkladığını bulmaya ve bir konu
hakkında Kuran' ın içine serpiştirilmiş ayet kümelerini bir araya getirmeye
gayret ediyoruz.
Köle edinmenin yolları
şunlardır;
1) Haramilik yoluyla
evinde oturan, yolda yürüyen insanları kaçırarak köleleştirmek.
2) Faiz borcu gibi maddî
gerekçelerle borçluyu köleleştirmek.
3) Savaşlar.
4) Köle ailelerin
miras ya da satın alma yoluyla ele geçen çocukları.
1.ve 2. maddeler birçok
ayetle yasaklanmıştır.
1. maddeye kısaca
değinirsek;
Kehf 79' uncu ayet şu
şekildedir;
"Çünkü
güzergâhları üzerinde her sağlam gemiyi zorla gaspeden zâlim bir kral vardı.”
Gemiyi gaspetmek
zorbalıksa insanı gaspetmeyi varın siz düşünün.
Enfal suresi 26' ıncı
ayet şu şekildedir;
"Sayıca az
olduğunuz, yeryüzünde ezilip horlandığınız ve insanların sizi kapıp
kaçıracaklarından korktuğunuz zamanları hatırlayın. O size barınak sağladı,
sizi yardımıyla destekledi ve güzel şeylerden size rızıklar verdi ki
şükredesiniz"
Allah burada
Mekkelileri, Mekke dışındaki insan kaçıran eşkıyalardan koruyarak onlara nimet
verdiğini belirtmektedir.
Allah tarafından
faizcilik ve faiz yasaklanmıştır, borcun anaparasını ödemeyenler için ise
Bakara 280' inci ayet açıktır;
"Eğer borçlu zor
durumdaysa genişliğe çıkıncaya kadar ona mühlet verin. Darda olan borçluya
alacağınızı bütünüyle bağışlamanız ise, bir bilseniz, sizin için daha
hayırlıdır."
veya Şura 40' ıncı ayet;
"Bir
kötülüğün karşılığı ona denk bir kötülüktür; ama kim bağışlar, düzeltme yolunu
tutarsa onun mükâfatını Allah verir. Hiç şüphe yok ki O haksızlık edenleri
sevmez."
gereği ceza suça denk
olmalıdır, borcunu ödemeyen birine Allah katında makbul olan ona süre vermektir
yok süre verilmeyecekse dengi olan bir ceza mesela icra gibi ekonomik bir ceza
uygulanmalıdır.
3.ve 4. sebepler bu
yazının konusunu oluşturmaktadır.
Kuran' a göre
müslümanların savaşabileceği durumlar şunlardır;
1-Savunma savaşı;
Kendileriyle din sebebiyle savaşılması ve yurtlarından çıkarılmaları veya buna
destek verilmesi (Mümtahine 60/8-9, Bakara 2/190),
2-Ezilen toplumların
çağrısı üzerine müslümanların ezilen milletleri korumak için zalimlerle
savaşması (Nisâ 4/75),
3-Barış anlaşması
yapılmış bir toplumun antlaşmayı bozacaklarından delile dayalı olarak endişe
edilmesi (Enfal 8/58)
4-Barış anlaşmasının
bozulması (Tevbe 9/13).
Bu 4 sebep dışında Din
adına savaştığını iddia etmek, kitleleri Allah ile aldatıp, savaşa insan ve
para kaynağı toplamak amacıyla dini kullanmaktır ki bu geçmişte hem hristiyan
dünyasında hem müslüman dünyasında oldukça sık rastlanan bir durumdur zaten
Allah, din ile aldatılma konusunda bizi uyarmıştır.
Lokman 33' üncü ayet şu
şekildedir;
"Öyleyse dünya
hayatı sakın sizi aldatmasın. O çok aldatıcı sakın sizi
Allah hakkında aldatmasın"
Yani kitap ortada, kitabı
okumayıp din adamlarının her söylediğini Allah rızası için kabul ederseniz
Allah ile aldatılmış olursunuz, kitlelerin FETÖ tarafından Allah ile
aldatıldığı gibi...
Konumuza dönelim..
Enfal suresinin 67' inci
ayeti şu şekildedir;
"Kıyasıya
girdiği zorlu bir meydan savaşı sonucu değilse (yukarıda sayılan 4
sebepten biri ile gerçekleşecek savaş olmak şartıyla tabi ki), esir almak
bir nebi için yakışık almaz. "
Özgürlüklerin savunulması için Allah
yolunda girişilen savaş esnasında olmadıkça kimse esir edilemez; bu amaçla
tutuklanıp az ya da çok mahsur tutulamaz ve dolayısıyla, barış şartlarında,
“barışçı” yöntemlerle birini esir almak ve bu yolla ele geçirilen esiri tutmak,
alıkoymak bütünüyle hukuk dışı, bütünüyle haramdır. Sadece 4 sebepten dolayı
çıkan savaş esnasında ve meydanında esirler alınabilir ama Muhammed
suresinin 4' üncü ayeti gereği alınan esir köle ve cariye yapılamaz,
öldürülemez, satılamaz; ya karşılıklı ya karşılıksız salınması gerekir ki savaşın
doğurduğu sıkıntı kalmasın, diğer taraf müslümanların esirlere ne kadar
iyi davrandığını görüp müslümanlara olan kinini silsin.
Eğer siz esiri köle yapar ya da
öldürürseniz, satarsanız, yatağa atarsanız aşağıdaki ayette görüleceği üzere
savaşın doğurduğu sıkıntı ortadan kalkar mı yoksa köle ettiğiniz ya da esirken
öldürdüğünüz kişinin ailesi veya toplumu size iyice düşman mı olur? Esiri
karşılıklı ya da karşılıksız serbest bırakırsanız onun canına ve ırzına
dokunmazsanız, o kişi toplumuna döndüğünde sizin için çok iyi şeyler
söyleyecektir işte bu durumda savaşın doğurduğu sıkıntı kalkmış olacaktır.
Muhammed suresinin 4'
üncü ayeti şu şekildedir;
"(Kuranda sayılan
4 sebepten birinden dolayı savaşmak şartıyla çünkü başka savaşa izin yok
yukarıda yazdık) Kâfirlik edenlerle savaşta karşılaşınca boyunlarını vurun.
Nihayet (kuvvetlerini kırıp) onları etkisiz hale getirince bağlarını sıkı tutun
(esir alın). Sonra ya karşılıksız ya da fidye
karşılığı serbest bırakın ki savaşın doğurduğu ağır sıkıntılar ortadan
kalksın."
Bu ayete göre savaş
esirlerini, karşılıksız veya fidye karşılığı serbest bırakmak gerekir. Hiçbir
ayette, onların öldürülmesine, satılmasına veya köleleştirilmesine dair bir
işaret yoktur. Nebimiz de uygulamalarında aldığı bütün esirleri, bu ayet gereği
serbest bırakmıştır.
Nur 58' inci ayet şu
şekiledir;
"Ey iman
edenler! Hakimiyetiniz altındaki esirler ile ergenlik
çağına girmemiş çocuklarınız üç vakitte; sabah
namazından önce, öğleyin elbisenizi çıkardığınızda ve yatsı namazından sonra
(yanınıza girerken) sizden izin istesinler. Bunlar çıplak
olabileceğiniz üç vakittir."
Görüleceği üzere, savaş
esirleri hapishanede veya özel bir kampta değil fidye karşı salınacaksa
müslüman ailelere dağıtılır ve onların evinde yaşar ve ailenin bir ferdi gibi
muamele görür. Savaş esiri kadın ve erkeklerin yanında kaldıkları kimseyi çıplak
görmesi istenmediği için izin alarak girmesi istenmesine rağmen mezhepler
esirleri köle ve cariye yaparak cinselliklerinden nikahsız
yararlanabilineceğini ileri sürerler. Yahu Alah diyor ki savaş esirleri sizi
çıplak görmesin odanıza izin alarak girsin ama bugün din kitaplarına bakın köle
ve cariyelerin cinselliklerinden nikahsız yararlanmaya izin var, çok garip.
Özetle; Allah, 1) savaş
esnasında 2) savaş sahasında 3) yalnızca savaşanların esir alınması
dışında bütün esir almaları yasaklamıştır. Sadece savaş meydanında sadece
savaşanlar esir alınabilir, siviller esir alınamaz çünkü Bakara suresinşn 190'
ıncı ayeti şu şekildedir;
"Size savaş
açanlarla Allah yolunda savaşın ve haksız yere saldırı
yapmayın. Allah, haksız yere saldırı yapanları sevmez."
Görüleceği üzere, bizimle
savaşmayan sivillerle savaşamayacağımız için onları esir de alamıyoruz. Ancak
senin ülkene işgale gelen yada mazlum milletleri ezen ya da senle barış
anlaşmasına aykırı davrandığı için savaşa giriştiğin bir ülkenin savaş
meydanında seninle savaşan askerini esir alabilirsin.
Tevbe suresi 103' üncü
ayet şu şekildedir;
"Onların hepsinin
mallarından sadaka al"
İslama göre devletin
topladığı verginin adı sadakadır, bireylerin devlete sadakatini gösterir, bu
sadakayı veren mümin açısından zekattır yani sadaka/zekat ülkedeki herkesin
vermek zorunda olduğu verginin adıdır. Bugün Arabistan' da devletin topladığı
verginin adı zekattır.
Tevbe suresi 60' ıncı
ayete şu şekildedir;
"Sadakalar;
sadece fakirlere, miskînlere, sadaka işinde çalışanlara ve müellefe-i kulûba
/kalpleri ısındırılacak olanlara verilir. Bir de boyunduruk
altındakilere/rikab, borçlulara, Allah
yolunda ve yolculara harcanmak üzere ayrılır"
Rikab kelimesi
Arapça boyun demektir, Arap örfünde boynu bağlı, esaret altında, özgür olmayan
anlamında kullanılır.
Bu ayette devletin topladığı vergileri
nerelere harcaması gerektiği belirtilmiştir. Görüleceği üzere sadece savaş
esiri değil, cahiliye döneminden bakiye olarak kalan köleler dahil, başka
ülkede hapse düşmüş fidye verip kurtulmaya gücü yetmeyen, tüm boyunduruk
altındakileri kurtarmak için harcanmak zorundadır toplanan vergi.
Şimdi durum şu;
Kuran,
1-Savaş dışında esir alınmasını yasakladı.
2-Alınan esirleri karşılıklı ya da
karşılıksız salıverilmesini ama mutlaka salıverilmesini emretti böylece köle ve
cariye yapılmasının önü kesildi.
3-Blogta yer alan köle ve cariye yazımda
görüleceği üzere; kadınların cinselliğinden arada nikah ilişkisi olmadan
yararlanmayı yasakladı, kadınları cariye, odalık yapmayı bitirdi. Hatta savaş
esirlerinin bırakın cariye yapılmasını müslümanları çıplak görmesin diye odaya
izinsiz girmelerini yasakladı.
Böylece; köle edinmenin yolunu kapadı,
kaynağı kuruttu artık köle sayısı artmayacak fakat bir sorun daha var elde köle
stoğu var; belki kölesini bırakmak istemeyen müslümanlar vardı, içki içen yalan
söyleyen müslüman olduğu gibi, belki kölelerini salmayan müşrikler vardı
bilmiyoruz ama elde köle stoğu olduğu kesin, peki bu ne olacak?
İşte bu Rikabları yani boyunduruk altında
olanları özgürleştirmek için senin verdiğin vergi harcanarak özgürlüğüne
kavuşturulacak, İslam devleti senden aldığı vergiyi bunları özgürleştirmek için
harcamak zorunda, böylece eldeki köle stoğu da maksimum bir insan ömrü
kadar sürmeden son bulacak(tı).
Peki neden öyle olmadı,
Kuranın çok açık ayetlerine ve Muhammed
as' mın uygulamalarına rağmen, din adamları yüzyıllardır savaşa dahi katılmayan
sivil kadınların esir alınıp daha sonra cariye yapılarak erkeklerin, onların
cinselliklerinden nikahsız yararlanabilmesine onay verdi ve Muhammed as adına
rivayetler uyduruldu.
Bugün "Kadınlar Pazarı" adı
verilen İstanbul/Aksarayda' ki semtte Tanzimat fermanına kadar eşkiya
baskınları ile evlerinden kaçırılan kadınlar, küçük kızlar eşya gibi
sergileniyordu, alıcılar almadan bunlara önce çıplak bakıyor sonra ona göre
karar veriyordu.
Batılara benzemeye çalışmasaydık bu utanç
neden kalkmayacaktı? Elimizdeki kitap başka, köleliğe cevaz veren hocalar başka
söylüyordu.
Neden böyle oldu?
Cevabı biliyorsunuz;
"O çok aldatıcı sakın sizi Allah ile aldatmasın" Lokman 33
Yorumlar
Yorum Gönder