İslam' da Kölelik ve Cariyelik
Herkese selamlar...
Kuran' da Rabbimiz 4 durumda müslümanlara savaşma emri vermiştir. Bunların dışında; Allah adına toprak fethetmek, İslam topraklarını genişletmek gibi (bahaneler) sebepler Allah' ın koyduğu sınırları aşmaktır diğer bir ifadeyle dini kitleleri kandırmak ve sömürmek, toprak fethetmek için araç olarak kullanmak, yani Allah ile aldatmaktır.
Kuran' da yer alan 4 meşru savaş sebebi şunlardır;
1-Savunma savaşı
2-Mazlum milletlerin çağrısı üzerine onları kurtarmak için savaş
3-Delile dayalı barış antlaşmasının bozulduğu bilgisi üzerine savaş
4-Barış antlaşmasının bozulması üzerine savaş
Dileyen arkadaşlar blogtaki "İslam gerçekten barış dini mi?" konulu yazıya bakabilirler (https://mitoloji din.blogspot.com/2024/04/islam-gercekten-bars-dini-mi-kafirleri.html )orada bu 4 durumun hangi ayetlerde yer aldığını yazdım.
Bakara suresi 190' ıncı ayette Rabbimiz; "sizinle savaşanlarla savaşın" buyuruyor yani yukarıda belirtilen 4 durumda bizi veya mazlum milletleri; yok etmek, sömürmek, işgal etmek için savaş açan/işgal eden/katliam yapan ülkenin/topluluğun savaş meydanında olmayan, evinde oturan, sokakta yürüyen kadınlarını sırf erkekleri bizimle savaşıyor diye esir alamazsınız çünkü ayetlerde dediği gibi bizimle fiili olarak savaşanlarla savaşabiliriz ve savaş meydanında olmayanı esir alamayız.
Öncelikle şunu belirmek isterim; mezheplerde kölelik ve cariyelik yoktur demiyoruz, İslam' da kölelik ve cariyelik yoktur diyoruz dolayısıyla bu yazıda mezheplerin esir/cariye konusundaki yanlışlarından bahsetmeyeceğiz, sadece doğruları konuşacağız.
İslam' da kölelik ve cariyelik neden mümkün
değil?
Muhammed suresinin 4. ayetinde
Rabbimiz; yukarıda yer alan 4 durum sebebi ile savaştığımızda bizi veya mazlumları yok etmek, katliam yapmak, vatanımızı işgal etmek ve her şeyimizi almak isteyen düşmanın gücünü kırana kadar esir almadan savaşılmasını fakat düşmanın gücü kırılınca esir
alınması emretmektedir.
"Kâfirlerle savaştığınızda
boyunlarını vurun. Onları etkisiz hale getirince sıkı güvenlik çemberine alın.
Sonra onları (esirleri), fidye alarak veya
karşılıksız serbest bırakın ki savaşın doğurduğu sıkıntılar kalmasın.(Muhammed 47/4)
Bakın esirleri
kesinlikle ama kesinlikle serbest bırakacaksınız; ya bedel karşılığında yani
fidye alarak ya da bedel olmadan yani fidye almadan serbest bırakacaksınız ama
bırakacaksınız.
Akla şu soru geliyor; Bizi öldürmek ve işgal etmek için gelmiş fakat esir düşmüş bu kişiler, müslümanlar tarafından bedelsiz değil de fidye
karşılığı serbest bırakılmak isteniyorsa ve esirin ya da fidyesini verip kurtarmak isteyen akrabalarının maddi durumu uygun değilse veya mensup olduğu ülke bedel/tazminat ödeyip askerlerini kurtarmamışsa ne olacak ömür boyu
esir mi kalacak bu insanlar ?
Toplumda "sadaka" her
ne kadar dilenen insanlara verilen küçük paralar ile özdeşleşmişse de; Sadaka, Kuran'
da sadakati gösteren bir vergidir. Müslüman olsun olmasın, nisap miktarı
malı olan her vatandaştan devlet tarafından alınır (Tevbe 9/103).
Müslüman onu, Allah’ın emrine sadakatini göstermek için verdiğinden onun
açısından zekat olur.
Tevbe suresi 60' ıncı ayette sadakanın yani devletin topladığı verginin harcanacağı 8 sınıf belirtilmiştir. Bu sınıflardan biri hürriyetini kaybetmiş kişilerdir. Düşünün devletin topladığı verginin harcanacağı 8 kalemden birini savaşta kendisini yoketmeye gelmiş ama esir düşmüş kişileri kurtarmak oluşturuyor yani beni öldürmeye ve tüm malımı ele geçirmeye gelmiş bir kişiyi savaşta yenip esir alıyorum ve bu kişi fakir olduğu için bedeli ödeyip hür olamıyor ve ben verdiğim vergimle yine bu kişinin hür olmasını finanse ediyorum. Bu seviyeye ulaşabilmiş bir medeniyet var mı?
Bu fidye ödenip hür olana kadar kadar savaş
esirleri köle/cariye yapılıp nikahsız ilişkiye girilemez mi /cinsellikleri
sömürülemez mi ?
Ayetlere başlamadan önce şu kavram önemlidir, (merak
etmeyin Arapça bilmenize gerek yok arkadaşlar) Ayetlerde geçen ve mezheplerin cariye
anlamını verdiği ve nikahsız cinsel birlikteliğe onay verdiği kelime mâ
meleket eymânukum/sağ ellerinizin sahip olduğu = ما ملكت أيمانكم”' dür. Elinize alacağınız çoğu mealde bu kelimenin
karşılığında yanlış olarak köle/cariye yazıldığını görürsünüz. Kelimenin anlamı "sağ
ellerinizin sahip olduğu" dur. Ayetlere bakacağız; mâ meleket
eymânukum; Mezheplerin nikahsız birlikte olup yatağa atabilirsiniz dediği cariyeler mi yoksa kendileri ile sadece (kendilerinin istemesi şartıyla)
nikah ile hayat eşi olunabilen savaş esirleri mi?
Esirlerin asla esir kampı, toplama kampı, hapishane
gibi alanlarda toplanması söz konusu değildir. Savaş esirleri müslüman ailelere
dağıtılır ve evin bir ferdi gibi muamele görür. Nur suresi 58' inci ayete
bir bakalım.
"Ey iman edenler! Hakimiyetiniz altındaki esirler
(mâ meleket eymânukum/sağ ellerinizin sahip
oldukları) ile ergenlik çağına girmemiş çocuklarınız üç vakitte;
sabah namazından önce, öğleyin elbisenizi çıkardığınızda ve yatsı namazından
sonra (yanınıza girerken) sizden izin istesinler. Bunlar çıplak
olabileceğiniz üç vakittir. "
Savaş esiri kadınları cariyeniz, odalığınız yapıp
nikahsız ilişkiye girebilirsiniz diyen
mezheplere soralım;
Allah; savaş esirleri (mâ meleket eymânukum /sağ ellerinizin sahip oldukları) için sizi çıplak görmesin, namahrem diyor ama siz onların çıplaklıklarından evlenmeden/ nikahsız yararlanabilirsiniz diyorsunuz. Siz Allaha dinini mi öğretiyorsunuz?
İster hür, ister esir olsun, hiç bir kadın kendi hür iradesi olmadan evlendirilemez. Esir bir erkekle evlenmek isteyen kadın için özel şart yoktur ama hür kadınla evlenebilecek güce sahip olan erkek, esir kadınla evlenemez. Esir kadınla evlenmek isteyen hür erkek önce onu hürriyetine kavuşturmak zorundadır. Bununla ilgili açıklama aşağıda gelecektir. Hürriyetine kavuşturacak kadar gücü yoksa, o zaman esir kadınla evlenebilir.
İlgili ayet
şöyledir:
Nisa suresi 25' inci
ayet şu şekildedir;
"İçinizden, mümin olan iffetli hür kadınları nikâhlayacak kadar varlıklı olmayanlar, hakimiyetiniz altında olan (mâ meleket eymânukum/sağ ellerinizin sahip oldukları) mümin esir kızlarınızı nikahlayabilirler. İmanınızı en iyi bilen Allah’tır. Hepiniz birbirinizdensiniz. Onları (esir kadınları), iffetli olmaları, zinadan uzak durmuş ve gizli dostlar edinmemiş olmaları şartıyla ailelerinin izni ile nikahlayın ve mehirlerini kendilerine, marufa (Kur’an ölçülerine) uygun olarak verin."
Esir kadının cinselliğinden nikah dışında başka bir yolla yararlanmak mümkün değildir. Ayrıca esir kadınla; nikah ile birlikte olabilmenin şartı esir kadınların nikahlanmadan önce iffetli olmaları ve zina yapmamış olmaları ve gizli dost edinmemiş olmalarıdır. Evlenmek isteyen kişisinin aynı hür kadına yaptığı gibi savaş esiri kadına mehir teklif etmesi gerekir. Savaş esiri kadın da alacağı bu mehri esaretten kurtulmak için fidye olarak yanında bulunan aileye verebilir.
Rabbimizin savaş esiri kadınlarla evlenmeye izin vermesinin sebeplerinden biri onları özgürlüğüne kavuşturmak olabilir çünkü kadın yeterince maddi geliri alacağı bu mehiri bedel olarak verip özgürlüğüne kavuşacaktır ama Kuran' da savaş esiri kadınlarla evlenmek tavsiye edilmemiş sadece izin verilmiştir, sebebinin özgürlük için fidye' bedeli ödemek amacıyla mehir almak için gerçekleşecek bir evlilik pek başarılı ve mutlu bir aile ortamı oluşturmayabilir. (Bu benim şahsi yorumum)
Şunu da belirtelim
İslam' da evlilik iki tarafın anlaşmasıyla gerçekleşir. Rabbimiz evliliği
Kuran' da Arapça misakan galiza yani ağır bir sözleşme olarak tarif eder. Bu
evlenecek taraflar arasında bir sözleşmedir. Dolayısıyla savaş esiri bir kadın
istemezse evlenmez.
Savaş esiri kadınları sayı sınırı olmadan cariyeniz, odalığınız yapıp nikahsız ilişkiye girebilirsiniz,
yatağa atabilirsiniz diyenlere soralım;
Allah
hür kadınla nikahlanacak durumu olmayanlara savaş esiri kadınlarla nikahlansın
diyor, siz nikahsız olarak savaş esiri kadınlar cariye yapılıp
cinselliklerinden yararlanabilirsiniz diyorsunuz.
Ayette savaş esiri kadınla (aynı şartlar hür kadın için de geçerli) evlenme şartı;
evlilik öncesi iffetini korumuş, zinadan uzak durmuş ve gizli dost edinmemiş
olmasıdır. (Aynı şartlar hür kadın içinde geçerlidir ama konumuz o olmadığı
için ayetleri yazmadım)
Şimdi savaş esiri kadınlarla nikahsız birliktelik uygunsa
bu kadın evlenmeden önce nasıl namusunu ve iffetini korumuş olacak?
Siz Allah' a dinini mi öğretiyorsunuz?
Elinize alacağınız herhangi bir mealde Nisa 3' üncü ayeti açarsanız şunu görürsünüz
"Eğer (kendileriyle evlendiğiniz takdirde) yetimlerin haklarına riayet edememekten korkarsanız beğendiğiniz (veya size helâl olan) kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın. Haksızlık yapmaktan korkarsanız bir tane alın; yahut da sahip olduğunuz (cariyeler ile yetinin). Bu, adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır."
Bakın hür kadın için "alın" fiili, cariyeler için "yetinin" fiili kullanılmış halbuki iki fiilde ayette yok aslında ve hem hür hem esir için arapça gramer olarak aynı fiilin kullanılması gerekiyor.
Ayete doğru anlam verilirse kimse hakimiyeti altındaki savaş esirleri ile nikahsız ilişkiye giremeyeceği için, Arap dili açısından kabul edilemez bir çarpıtma yapılarak ayette hiç geçmeyen “yetinin” ifadesi tefsir ve meallere yerleştirilmiş ve Allah’ın uzak durulmasını emrettiği zina meşrulaştırılmıştır.
Ayette tek fiil geçmektedir; yenkihu yani nikahlanın/evlenin.
Ayetin orjiinal metninde yetinin ve alın ifadesi yer almamaktadır.
Görece daha doğru olarak Elmalılı Hamdi Yazır ayete şu meali vermiştir.
Her ne kadar "cariye" ve "alın" kelimesi geçmese de; Elmalılı Hamdi YAZIR birden fazla eş alarak haksızlık etmek istemeyen erkekler, ya 1 hür kadın veya 1 cariye alması gerekir diye Arap dil kurallarına kısmen daha uygun olarak hem hür kadına hem cariyeye aynı fiili (almak fiili) vererek daha doğru çevirmiştir. Elmalılı Hamdi Yazır, mezheplerin oyununu bozmuş ve cariye de olsa hür kadın da olsa nikahsız birliktelik olamayacağını kısmen de olsa belirtmiştir. Hem hür kadın hem esir kadın için gramere uygun olarak aynı fiili (almak fiili) vermiştir.
Aslen Macaristan Yahudisi olan ve daha sonra müslüman olarak Muahmmed Esed ismini alan ve 6 yıl Arabistan' da çölde göçebe bedevilerden Arapça öğrenen Muhammed Esed tefsirinde ayete Arap dil kurallarına uygun olarak şu meali vermiştir;
"Eğer yetimlere karşı adil davranamamaktan korkuyorsanız, o zaman, size helal olan kadınlardan biri ile evlenin – ikisi, üçü veya dördü [ile]; ama onlara adil bir tarafsızlıkla muamele edemeyeceğinizden korkarsanız, o zaman [sadece] bir tane ile– yahut meşru şekilde sahip olduklarınız (mâ meleket eymânukum/sağ ellerinizin sahip oldukları) ile (evlenin). Bu, doğru yoldan sapmamanız için daha uygundur."
Bakın hem hür kadınla hem esir kadınla evlenme dışında birlikte olamazsınız. Almak ve yetinmek yok sadece nikahlamak/evlenmek var.
Buraya kadar sabırla okuduğunuz için teşekkür ederim.
Selametle...
Yorumlar
Yorum Gönder